Salı, Mart 29, 2016

Banyo Zamanı

Saint Helena adası güney atlantik te İngiliz hakimiyetindeki bir ada. Konumu itibariyla heryerden çok uzakta tek başına , adeta izole edilmiş bir durumu var.. Bu yüzden uzun zaman riskli ve prestijli tutuklular için hapishane görevi görmüş. Mesela Napeleon Akdenizdeki göz hapsinde tutulduğu Elba adasından kaçıp avrupanın başına tekrar bela olunca İngilizler onu 2 ci kez esir alıp kaçması imkansız bu adaya yollamışlar. 6 yıl tutuklu yaşadıktan sonra 1821 yılında bu adada ölmüş.

Adanın bugünkü bir özelliği ve de bu kaplumbağa blog'u için önemi de yaşamakta olan en yaşlı kara canlısına ev sahipliği yapıyor olması. O canlı da , “Tarihe Geçmiş Karakaplumbağaları” yazımda bahsettiğim bizim yaşlı Jonathan.

Jonathan şu an 184 yaşında. Eğer 4 yıl daha yaşarsa 188 yaşında ölen Adiwatia nın kayda geçirilmiş en uzun yaşayan kaplumbağa rekorunu kırabilir. Bizim Jonathan maalesef 2015 yılından bu yana gözlerinde oluşan katarak sebebiyle göremiyormuş vede koku alma duygusunu da tamamen kaybetmiş ama diğer açılardan hala sağlıklı sayılıyor.

İngiliz Kraliyet ailesinden birileri Saint Helena adasını bu mayıs ayında ziyarete gelecekmiş.Çünkü adada ilk tarifeli sivil havacılık seferleri mayıs 2016 da başlayacak. Yeni yapılan havaalanının açılış töreni de olacaktır. İngilizler kraliyet ailesini katıldığı şaşalı törenleri pek sever.

Lafı uzatmıyım sonuçta kraliyet ailesinden birileri mayıs ayında adaya geliyor...


Dev kaplumbağa bu uzun hayatı boyunca yağmurda ıslanmıştır mutlaka ama bu güne kadar hiç yıkanmamış. Eh Kraliyet ailesi gelir de Jonathan tozlu topraklı mı bırakılır... Pırıl pırıl parlasın diye 184 yıllık yaşamında ilk defa bi güzel yıkayıvermişler. Hemde görüldüğü üzere bir çeşit sabunda kullanarak. Kraliyet ailesinin “Bu ne böyle üstü başı toz toprak içinde , hiç bakmıyormusunuz bu kaplumbağaya” diyeceğini hiç sanmıyorum ama yıkamışlar işte.







Jonathanın sabunla keselenmesi işgüzarlıkmıdır , iyimi olmuştur yoksa kötümü bilemiyorum ama bu adamların bilgi ve tecrübesini de dikkate almak lazım. Gene de siz kendi kaplumbağanızı yıkamaya kalkarsanız sabun kullanmayın.

Evet bende Piko ve Spike' ı arasıra yıkarım , tabi ılık su dışında hiçbir bir malzeme kullanmadım. Hafif bir sünger operasyonuyla özellikle altlarını temizlerim. Ne de olsa benimkiler yüzlerce kilo ağırlığında değiller , tuttuğum gibi kaldırmak kolay.. Eğer yuva içinde yaşıyorsa alt kabukları kendi dışkılarıyla bayağı kirleniyor. Maaelesef bunlarda , ortada “ ŞEY !? ” var kenardan geçeyim filan gibi temizlik duyguları yok. Direk dalıyorlar kendi marifetlerine.

Kara kaplumbağalarını yaz mevsimlerin de arasıra kafalarına su gelmeden  , burunlarına su kaçırmadan sadece üst kabuk kısmından kuyruğa doğru su dökerek yıkayabilirsiniz. Olur ya su burundan doğru ciğerlerine gidebilir çok dikkat edin.

Su sıcak yada soğuk olmasın ılık olsun. Sonrada zarar vermeden kağıt havlu ile nazikçe kurulayarak ıslaklığı bacakların vücuda bağlandığı ara bölgelerden alın. Daha sonra da ısınma lambasının altında solarium ... Üşütmesin.

Kim ne derse desin , kim ne yazarsa yazsın kabuklarına bakım losyonu falan filan hiç bir zımbırtı sürmeyin. Sadece su.